Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanı Pam Bondi, Cuma günü yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin El Salvador’a düzenlediği son sınır dışı uçuşlarını savundu. Bondi, devam eden yasal itirazlara rağmen hükümetin yasal çerçeve içinde hareket ettiğini ve herhangi bir mahkeme kararının ihlal edilmediğini belirtti. Söz konusu sınır dışı işlemlerinin Yabancı Düşmanlar Yasası kapsamında gerçekleştirildiğini ve gönderilen kişilerin çete bağlantılı yüksek riskli bireyler olduğunu söyledi.

Hükümetin bu hızlı sınır dışı politikası, yasal güvencelerin ihlal edildiğini savunan insan hakları savunucuları tarafından sert biçimde eleştiriliyor. Bu gruplar, sınır dışı sürecinde yargı denetiminin yeterince sağlanmadığını ve hukukun üstünlüğünün göz ardı edildiğini öne sürüyor.

Tartışmalar, ABD yetkililerinin, hakkında sınır dışı edilmemesi yönünde mahkeme kararı bulunan Salvadorlu Kilmar Armando Abrego Garcia’yı yanlışlıkla sınır dışı ettiğinin ortaya çıkmasıyla daha da alevlendi. Abrego Garcia’nın bir ABD vatandaşıyla evli olduğu ve engelli bir çocuğu bulunduğu bildirildi. Yetkililer, onun sınır dışı edilmesini bir “idari hata” olarak nitelendirdi.

Şu anda El Salvador’da gözaltında bulunan Abrego Garcia, ABD’ye geri dönemiyor. Hak savunucuları, bu olayı sınır dışı sistemindeki yapısal sorunlara örnek göstererek, benzer ihlallerin devam edebileceği uyarısında bulunuyor. Hukuk uzmanları ise bu durumun mahkeme kararlarının ve anayasal hakların daha fazla ihlaline yol açabileceğini belirtiyor.

Bondi, Abrego Garcia’nın durumuna dair özel bir yorum yapmazken, yönetimin önceliğinin ulusal güvenlik ve kamu düzenini sağlamak olduğunu yineledi. “Bu kişiler, çete bağlantıları bilinen tehlikeli bireyler. Amerikan toplumunu korumak için elimizdeki yasal araçları kullanıyoruz,” dedi.

Yönetimin, 19. yüzyıl başlarına dayanan ve nadiren kullanılan Yabancı Düşmanlar Yasası’na başvurması ise yasanın günümüzdeki geçerliliği ve etik sınırları konusunda tartışmalara yol açtı. Eleştirmenler, bu yasanın geniş ifadeler içerdiğini ve yürütme yetkilerinin denetimsiz şekilde kullanılmasına zemin hazırladığını savunuyor.

Devam eden hukuki süreçlerle birlikte, bu olay Trump yönetiminin göç politikaları, yargı süreci ve insan hakları bağlamında yürütülen tartışmaların merkezine oturdu.