İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Salı günü yaptığı açıklamada, İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ekonomik anlaşma görüşmelerinin "oldukça ilerlemiş" durumda olduğunu söyledi. Starmer, ABD'yi "en yakın müttefikimiz" olarak tanımlarken, görüşmelerin hızlı bir şekilde ilerlediğini belirtti.

“Kimse gümrük vergileri görmek istemiyor. Hızlı ilerleme kaydettiğimiz bir ekonomik anlaşma üzerinde yoğun şekilde çalışıyoruz ve umarım hızlı çözümler elde edebiliriz,” dedi Starmer, Sky News siyasi editörü Beth Rigby'e verdiği röportajda. Amacın gerilimi artırmak değil, iki taraf için de faydalı bir anlaşma sağlamak olduğunu vurguladı.

ABD’ye karşı misilleme niteliğinde vergiler getirilip getirilmeyeceği sorusuna yanıt vermekten kaçınan Starmer, ulusal çıkarları korumak adına tüm seçeneklerin masada kalması gerektiğini belirtti. “Kimse ticaret savaşı istemez. Ancak ulusal çıkar doğrultusunda hareket etmeliyim ve bu da tüm seçeneklerin masada kalması anlamına gelir,” dedi.

Starmer, hükümetin şu anda ABD tarifelerinden en çok etkilenen sektörlerle görüşmeler yaptığını da ekledi. Bu sektörlerin öncelikli talebinin sakin ve planlı bir yaklaşım olduğunu belirtti. “Onların en çok istediği şey sakin ve ölçülü bir yanıt – ani ve tepkisel bir karar değil,” ifadelerini kullandı.

Starmer’ın açıklamaları, İngiltere’nin hem ABD ile olan ekonomik ilişkilerini sürdürme hem de yerel çıkarlarını koruma konusunda dikkatli bir denge gözettiğini gösteriyor. Gümrük vergilerine dair belirsizlik, hem iş dünyası hem de politika çevrelerinde endişelere yol açıyor.

İki ülke arasındaki ticaret görüşmelerinde kaydedilen ilerleme, gerilimin tırmanmasını önlemeye ve iş birliğini artırmaya yönelik ortak iradeyi yansıtıyor. Gözlemciler, önümüzdeki haftalarda diplomasinin ön planda tutulmaya devam edeceğini ve anlaşmanın ortak değerleri yansıtacak şekilde şekillendirileceğini öngörüyor.

Görüşmelerin sonucunun, transatlantik ekonomik ilişkilerin geleceğini belirlemede önemli rol oynaması bekleniyor. Starmer’ın yaklaşımı, kısa vadeli siyasi çıkarlardan ziyade uzun vadeli kazanımları hedefleyen diplomatik ve hesaplı bir strateji izlediğini gösteriyor.